Başbakanı izledim az önce,grup toplantısında.
Kendince hem haftalık gündemi,hem de bundan sonrasını yorumlamaya çalıştı.Yine siyasi rakiplere salvolar,yine kendi tabanını "bütün" tutma ve sıklaştırma çabası...
Diğer liderlerden bir farkı yok bu yönüyle.Hepsinde aynı telaş var çünkü.
Ama dikkatimi çok çeken birşey vardı konuşmasında,bir söz kullandı Başbakan "elinde çekiç olanlar herkesi çivi gibi görür"dedi.
?
?
Doğrusunu isterseniz dikkat çekici bir çıkıştı,çünkü Başbakanın(8yıl kendisini izlemiş bir gazeteci olarak rahatlıkla söyleyebilirim) Batı dünyasının düşünürlerinden alıntı yapması pek alışkın olduğumuz birşey değil.Oysa bu söz,sevgili dostumuz Googlehan'a sorulduğunda da görülebileceği gibi Harvard Üniversitesi'nin Rektörlüğü'nü de yapmış olan ABD'li bilim adamı James Bryant Conant'a ait.Daha da önemlisi aslı "elinde çekiç olan HERŞEYİ çivi gibi görür"
İyi de nereden çıktı bu söz şimdi durup dururken?Doğrusunu isterseniz Başbakanın anlattıklarıyla da çok alakalı değildi.Belli ki birileri "şık durur,kullanalım"dedi ve Başbakan da çok sorgulamadan cümlelerinin arasına sıkıştırıverdi.
Oysa ne tehlikeli bir yol bu!
Altını dolduramayacağınız,sadece "şık" duracak diye düşünerek kullandığınız sözler çok can yakabilir.
Söylediğiniz söz size ait değilse,en azından anlamını içselleştiremiyorsanız,başkasından alınmış bir ceket gibi sakil durur üzerinizde.
Rezil olmak ihtimali de cabası...
Hele bir de cümlenizi sırf o sözü kullanmak üzere kurgulamışsanız,yandı gülüm keten helva...
İnsan ister istemez kasılır çünkü,"o kadar hazırlandım,mutlaka doğru söylemeliyim"telaşı, illa ki hata yaptırır.
Bundan neredeyse 20 yıl önce sunduğum radyo programına konuk olan çok önemli bir tiyatro sanatçısı,tartıştığımız konu hakkında-sanırım iktidarın kültür politikasıydı-ortada durma ihtiyacı hissetmiş ve gazetecilik tabiriyle top çevirmişti.Ben kendisini iyice sıkıştırınca da bir anda freni patlamış kamyon gibi süratle "bu konu tam anlamıyla İKİ UCU BOKLU ŞEY" deyivermişti!Belli ki aklında "İKİ UCU ŞEYLİ DEĞNEK" demeyi kurmuş,ama uzun süreli sinirsel kasılma,değnekle bokun yerini değiştirivermişti...
Sonrasında da hep kendini kasan insanların konuşmalarının hüsranla sonlandığına şahit oldum.
Spor spikeri bir arkadaşım da ilk canlı maç anlatımı öncesinde o kadar kasılmıştı ki,dönemin ünlü futbol hakeminin adıyla başlamayı günler öncesinden kafasına koyduğu anons şu halde dökülüverdi dudaklarından:
"Maç Sadık DÜDÜĞÜN DEDASIYLA başladı"
Hele bir de buna anlamını hiç bilmediği,duyduğu ve yerli yersiz kullanmaktan çekinmedeği sözcüklerle konuşanları eklerseniz,ortaya çıkan sonuç gerçekten facia oluyor.Bünye reddediyor sanırım otomatik olarak.Bütün vücut ağızdan çıkan söz için adeta "bizim olayla alakamız yok,kendi kaşındı" diye bağırıyor çığlık çığlığa. Sonradan görme bir kadıncağızın misafirlerini etkilemek için kızına "canım konuklarımıza birer kadeh Johhny LOGAN ikram etsene"dediğini biliyorum...
Her neyse,başa dönecek olursak siyasiler için iş daha riskli.
Çünkü bizim gibi toplumlarda ağzından her çıkana "hikmet" gibi yaklaşıldığı için,yanlış söz büyüyerek toplumda yerleşiyor."Sayın Başbakanım kullandı,ben de kullanmalıyım"diyen taşralı bir siyasetçi,bu sözü köylerde kasabalarda kullanmaya başlıyor,sonrasında seyreyle gümbürtüyü.Bugün Başbakanın kullandığı sözdeki,çekiç ve çivi bir ay sonra ne hale gelecek düşünmek bile istemiyorum.Korkarım bu sözün son hali "elinde odun olan,kodu mu oturtur"a kadar gider...
Bizden olmak,bilinen sözle konuşmak,bu kadar zor mu?
Olmaz ama...
"Kim daha süslü konuşuyor" yarışının sonu yok ki!
Başbakanla başladık yine O'nunla bitirelim.
Sanırım geçen aydı,Ankara'da yenilenen bir hastanenin açılışını yapan Başbakan,Başhekim ve diğer doktorlarla birlikte önlük giyip maske takarak ameliyathaneleri geziyordu.Erdoğan kendisine yenilenen cihazları gösteren Başhekimin sözünü keserek şöyle dedi:
"Çok güzel,bunları RENTE KAR(rent-a car)la mı aldınız?
Ben(hatta Turkcemin bozulmadıgını zevkle ispat edip,yazını evde yuksek sesle okudugumdan annem ve babam)bu yazıya bayıldım. Dunku yazı da cok guzeldi. Demekki,takip ettiğim yazarlara bir yenisi eklendi,ne mutlu bana.
YanıtlaSilpinar etienne