12 Ocak 2011 Çarşamba

Kur masayı Madam Despina...

Hayatımız değişiyor.
Yok,bahsettiğim öyle "değişmeyen tek şey değişim,dünyaya iyi sinyaller at,sana iyilik olarak dönsün" gibi romantik bir düşünce değil.
Yaşamımızın,yaşadığımız toprakların genetik kodları değişiyor.
Daha doğrusu birileri değişsin diye uğraşıyor.

Üzerine doğduğumuz -herşeye rağmen iyi ki de öyle- toprakların binlerce yılda biriktirdiği, elleriyle yarattığı imbiklerde damıttığı kültürümüz bambaşka bir yere sürükleniyor. Üniversitede bir hocam kültür tanımı yaparken "herşey gittikten sonra geriye kalandır" demişti. Çok sevmiştim bu tanımı.Doğruluğunu sınamak çok kolaydı çünkü.Anadolu'nun yetiştirdiği binlerce ozanın,yazarın ve şairin altındaki yıkılmaz zemini çok güzel anlatıyordu.

Son günlerde şu Alkol Yönetmeliği tartışılırken,aklımın bir yerinde sürekli olarak o söz dolaşıyor.
"Herşey gittikten sonra geriye kalan kültürdür"
İşte o rahatlıkla söylüyorum,kültürümüzle oynuyorlar,genetik kodumuzu değiştirmeye çalışıyorlar diye...
Kaç yıl oldu hatırlamıyorum ama bir gün Muş Ovası'na yüksekçe bir tepeden bakarken,aşağı doğru uzanan iç içe geçmiş, topraktan yapılma boru benzeri bir şey görmüştüm.Bize mihmandarlık yapan kişiye ne olduğunu sorduğumda,"çok eskiden dağda Ermeniler şarap yapar,yukarıda ezdikleri üzümü aşağıda biriktirmek için kullanırlarmış"demişti.Muş şarabını ilk kez orada duymuş bir kaç yıl sonra Paris'te bir şarap müzesi gezerken de yüzlerce yıldır saklanan bir örneğini görmüştüm.Sanırım artık Muş'ta günah olduğu gerekçesiyle şarap yapılmadığını hatta yöre halkının şarap fabrikalarına gidecek diye üzüm yetiştirmekten bile vazgeçtiğini söylememe gerek yok!

Şimdilerdeyse bir hatta bir kaç adım daha ileri götürülüyor iş.
İyi de nerede kaldı bizim hoşgörümüz o zaman?
Hani yaratılanı hoş görüyorduk yaratandan ötürü?
Niye Avrupa'da adam "insan insanın kurdudur" derken Anadolu'da "insan insanın zehirini alır" denmiş öyleyse?

Çünkü artık "ya bendensin ya değilsin" dönemidir!

Tamam da,ya "benden olmak" tanımıyla "kültür" tanımı aynı değilse?
Ya,"herşey gittikten sonra geriye kalan","senden" olmamı engelliyorsa?
Ne olacak o zaman?
"Ya sev,katlan ya da terk et" mi denilecek?
Günlük yaşamın temel anahtarı helâl-haram dengesi mi olacak?
Çözüm olmaz ki!
Oradaki tanımımız da farklı çünkü.
Çünkü sen "yasak" diyorsun kafadan...
Ama "herşey gittikten sonra geriye kalan" Hayyam bana kılavuzluk ediyor ve aklımı çeliyor gülümseyerek...

"Demişler ki haram nedir bilmez Hayyam,
Ben haramla helâli karıştırmam.
Dostla içilen şarap helâldir,
Puştla içilen su bile haram"